Asırlık sevdalar gördü bu topraklar.Yok sayılmış kültürleri,dillerine rağmen...Ve bu topraktan yükselen her çığlık sevdaya bir nefes daha kattı.Yaşamanın yoksulluğu içinde hiç vazgeçmediler umut etmekten. Tarihin tozlu sayfalarında kimsesizliklerine terk edildiklerinde onlar aslında yeniden geliyordu.. Dillerinde türküleri,yüreklerinde bitmek bilmez sevdaları ile..

Yok olması da mümkün değildi aslında, kanlarında hızla dolaşıyordu bu ateş..Sevdaları için dağları mesken bellemişlerdi.. Yorulmadan, umutsuzluğa düşmeden dolaştılar her karışını bu eşsiz kayalıkların.. Çoğu oralarda can verdi ama dönmedi sevdalarından.. Ve her biri nesilden nesile yayılacak destanlar yazdı bu topraklarda sevdaya dair..

İşte bu destanlardan biriydi Aze ile Berdan'ın ki.. Aynı toprakta,aynı acılarda yeşermiş iki yürek, iki dinmez ateş.. Onların öyküsü birçoğununki kadar ünlü olmadı belki ama diğerlerinden daha az hüzünlü de değildi. Mutlu sonla biten aşk türküleri sadece şehirlerde olurdu. Onların dağlarında, törelerinde mutlu sonlar olmazdı..

Aze; üç köyün heybetli ağası Haydar'ın nazlı kızıydı.. Her gün batımında sonu görünmez sofraların kurulduğu, misafirin eksik olmadığı bir ağa evinin kızıydı Aze.. Anası karlı bir kış sabahında dayanılmaz sancılarla kıvranırken ve sıkarken dişlerini bağırmamak için sıktığı döşeği parçalarken geldi dünyaya.. Ağa oğlan istemişti ama olmadı.. Delal kadının yapacak bir şeyi de yoktu. Utancını aldı bastı bağrına,ilk sütünü doğururken dökmediği gözyaşlarıyla verdi Aze'nin ağzına..Töreler ağırdı..Delal kadın acılı..Ağa kabullendi Aze bebeği.Kabullenmemekte mümkün değildi.O boncuk gözleri, gece karanlığı saçları nasıl olurda görmezden gelirdi. Çok geçmeden baba kız at tepelerinde birlikte gezer oldular.Aze'nin ardından gelen üç nur topu gibi oğlan bile vazgeçirememişti ağanın sevgisini..Zordur o töreler arasında baba-kız ilişkileri..

Birde Berdan vardı ki...Yağız,yüreği berk bir delikanlı.. Sesi çığlık olurdu rüzgarda, gezdiği yollar bahar.. Bir türkü söylerdi ki bütün dağ köyleri irkilirdi uçurumlarda yankılanan sesiyle.. Çobandı babası gibi. O koca köy sahibi ağanın emrindeki bir çoban.. Anasının gözbebeği,babasının tek umudu...

Dağlarda kardelenlerin yüzünü göstermeye başladığı zamanlardı.Aze'nin yüreği dağlardı.. Ne vakit dağlara çıksa bir ceylan olur her köşesini gezerdi.. Berdan uçurum başında türkü söylerken Aze ile göz göze geldi. Aynı köydeydiler ama bilmediler hiç birbirlerini.. Sesi kesildi Berdan'ın, suskunluğu çığlık oldu dağda.. Aze uçurum kenarında bakmakla yetindi sadece.. Döndü arkasını koşarak uzaklaştı oradan.. Berdan öylece kaldı.Gördüğü düştü; güzel ömürlük bir düş..

Akşam eve vardığında anasına anlattı gördüğü düşü. Anası ''oğul rüya görmüşsün'' dedi. Berdan ne gördüğünü biliyordu.. Aze başka bir diyarda başka düşlerdeydi..

Her gün gitti Berdan o uçurum kenarına yeniden gelecek diyerek.. Adını,kim olduğunu bilmediği ceylana vurulmuştu. Aze hiç gitmedi o uçuruma bir daha.. Gitmedi gitmesine ya yüreğindeki ateş her gün biraz daha büyüdü. At tepelerinde dört nala geçtiği patikalardan sevdası yayıldı dört yana.. Yüzüne sürdüğü hüzün sevdanın hediyesiydi.. O neşe dolu kız gitmiş düşler içinde yaşayan bir sevdalı gelmişti..

Bir sabah ağanın evine emir almak için gitti Berdan.. Usulca kapılar açıldı. İlk kez girdiği bu kapının ardında onu bekleyenlerden habersizdi.. Başını kaldırdı şöyle bir süzdü etrafı. Bahçenin dört yanında yaşını tahmin edemediği kavak ağaçları vardı.. İnsanı sarhoş eden çiçek kokuları.. ''Böyle gel'' dedi ağa güçlü sesiyle.. Berdan ilerledi. Masa başında ağanın ailesi oturmuştu. Berdan'ın öne eğik başını kaldırmasıyla her şey değişti.. Sanki o uçurumun başında yeniden karşılaştılar Aze ile... Gözlerindeki o ışık baş döndürüyordu.. Ağa; hasta hayvanların durumunu soruyordu ama Berdan dan ses çıkmıyordu. Sanki orda değildi. Bir ceylanla o uçurum kenarında geziyordu. Uzun bir vakit sonra kendine geldi ağanın bağırmasıyla.. Ağa emirleri ardı ardına sıraladı. Berdan koyup ceplerine gördüğü düşleri dağlara vurdu kendini.. Aze kızda peşinden kendini uçurum kenarında buldu.. Bir tek kelime söylemediler birbirlerine.. Sadece gözlerinde yok oldular sevdanın.. Zaman durdu.. Umut dağlardan yüce oldu.. Yıldızlar yağdı üzerlerine.. Uçurumun iki ayrı köşesine sığınmış iki sevda.. Bitmez hasret başladı körpe yüreklerde...
Bu sevda dinmez oldu. Uzun süren gecelerde Berdan gözünü ayırmadan yıldızlardan uçurum kenarındaki o ceylanı düşledi. Töreler böyle olmasaydı keşke de gidip alsaydı Aze'yi.. Töre sevda dinlemedi, yürek dinlemezdi..

Bir hazan sabahında dört nala gelen atlılar dayandı ağanın evine.. Giyinmiş kuşanmış ağır misafirler.. Hemen sofralar kuruldu.. Ağanın yüzünle hüzünle karışık bir sevinç vardı. Aze kız her şeyden habersiz hürmet ediyor gelen misafirleri ağırlamaya yardım ediyordu.. Gelen misafirler o yüce dağların eteklerindeki köylerden birinin ağasıydı.. Dillere destan olan güzelliği ta oralara varmıştı. Büyüyüp serpilmişti Aze göz açıp kapayana kadar.. Güzelliği mutsuzluğu olacaktı.. Sevdası sürgün..

Ağa bir çırpıda nasılda söyleyiverdi ''Aze'yi gelin almak isteriz köyümüze'' diye.. Bilmeden dünyanın nasıl başına yıkılacağını, nasıl ölüp ölüp dirileceğini Aze'nin.. Odasına kapandı nazlı ceylan.. Gözleri yağmur döken bulut oldu.. Yüreği acıyla doldu. Nasıl olurdu,nasıl varırdı?  Ertesi sabah uçurumun kenarına gitti.. Berdan usulca yaklaştı sevdalısına.. Kavuşan iki yürek , vurdu kendilerini dağlara..Dağ yüceydi. Nice yiğitleri, sevdaları bağrına basmış gizlemişti.. Onları esirgemezdi korur,saklardı..

Bir mağaranın içine sığındıklarında yüreklerinde sadece sevdaları vardı.Tek bir korku yoktu.Gelecek en elim son, ölümdü gerekirse hazırdı.. İki koca günü mağaranın soğuk duvarlarına yaslandılar. Az sonra ayrılacak ellerinden habersiz sımsıkı tutundular birbirlerine.. Dışarıda öfke vardı, dışarıda hüzün, kan kokusu.. Törelerin ağır bedelleri iyice yaklaşmıştı sevdalarına şahit olan mağara duvarlarına... Düşlerinden ötede bir yerde mutluluk yoktu onlar için.. Kapanan gözlerinden süzülürken yaşlar geçirdikleri iki günü kar sayacaktı yürekler..

Önce silaha sürülen mermi sesleri çınladı mağarada, sonra bir ağanın öfkesi.. Çekip aldılar Aze'yi.. acımadan kopardılar iki yüreği.. Suskundu iki çift göz.. Suskundu sevda türküleri söyleyen diller..
Berdan dönmedi o dağdan bir daha geri.. Hep bekledi yeniden nazlı ceylanına kavuşacağı günleri.. O gün hiç olmasa da bekleyecekti. Beklemek acısını dindirecekti..
Aze bir hafta içinde gelin verildi ... Sesi çıkmadı, acısı dinmedi.. O gülen gözleri hiç gülmedi.. Çalan davullar bedene inen kamçı oldu o gece..Ağa bilmedi yüreği başkasının, bedeni başkasının olan ceylanın ölüden farksız olduğunu.. Atlar üzerinde yeni yurduna giderken Aze gelin, dağlardan azenin türküsünü çığlık çığlığa söyleyen Berdan yakıyordu herkesin yüreğini.. Onu en iyi dağlar anlamıştı..

Dağların eteğinden geldiler
Aze'yi gelin almaya..
Aze'nin gece saçına, ak duvağı takmaya..
Düğün dernek kurulur,
Sofralar dizilir..
Aze'nin gece saçına,
Yıldızlar serpilir..
Aze'nin yüreğinde
Bir başka sevda gizlidir..
Aze'nin gece saçına,
Yıldızlar serpilir...
Aze bizim aze, yüreği yiğit aze
Gözleri güleç aze..
Veremem veremem veremem azemi ellere..

Her mısrası hüzne döndü o gece Berdan'ın dilinden süzülen türkü.. Haydar ağa binlerce kez öldü.. Yüreğine sığdıramadığı bu sevdayı duran kalbiyle ödedi. Aynı anda düğün ve cenaze vardı Berdan'ın yaşlarını bilmediği o kocaman konakta..

Evden giden iki yürek için en çok gözyaşını Delal kadın döktü.. Dinmez sızılarla yumrukladığı göğsündeki ateşi dindiremedi. Tırnaklarının arasına yerleşen yüzündeki derilere, yanık sesiyle yayılan ağıtlar eşlik etti..
Aze gelin usul usul Berdan'ın yarım kalan türküsünü tamamladı..

Bir şahin uçur dağlara
Aze'nin sevdiği o insana..
Bir şahin kanadında
Dağlara....

Berdan sevdasıyla yaşadı yıllarca o dağlarda.. Aze'de onunla yaşadı düşlerde.. Bir soğuk kış gününde daldığı rüyadan uyanamadı Berdan.. Haberi aldığında Aze, çoktan sevdiğinin bedeni toprak olmuştu.. Yarım kalan düşleri nazlı ceylan tamamladı o uçurumun başında.. Sevdasıyla birlikte bir şahin gibi süzüldü uçurumun derinliklerine.. Bedenini özgür kıldı ve sevdasını.. Ne töreler engel olabildi,ne ağalık baskısı.. Dinmez sevdası ve acılı yürekleriyle iki can kavuştu düşlerine..

Asırlık sevdalar gördü bu topraklar.Yok sayılmış kültürleri, dillerine rağmen. Ve bu topraktan yükselen her çığlık sevdaya bir nefes daha kattı. Yaşamanın yoksulluğu içinde hiç vazgeçmediler umut etmekten. Tarihin tozlu sayfalarında kimsesizliklerine terk edildiklerinde onlar aslında yeniden geliyordu.. Dillerinde türküleri, yüreklerinde bitmek bilmez sevdaları ile.. Yok olması da mümkün değildi aslında, kanlarında hızla dolaşıyordu bu ateş.. Sevdaları için dağları mesken bellemişlerdi.. Yorulmadan, umutsuzluğa düşmeden dolaştılar her karışını bu eşsiz kayalıkların.. Çoğu oralarda can verdi ama dönmedi sevdalarından.. Ve her biri nesilden nesile yayılacak destanlar yazdı bu topraklarda sevdaya dair.

 

{music}images/stories/ilkayaze{/music}